SERAMİĞİN RUHU
Gerçek ihtiyacının, ruhunun gerçekte ne ile beslendiğinin farkına varırsın. Senin kendini boşluğa bıraktığın, derin maviliklere daldığın, uçmak için kollarını açtığın gibi bir maceranın başlangıcı işte o andır. Bu eşsiz deneyimle, sanatın var olmadığı bir hayat, soğuk, duyarsız, sevgiden, aşktan, ihtirastan uzak yaşamak en büyük kabusun oluverir.
Seramik, sanatçının evrene ilan-ı aşkıdır. Bu hayatta ki daimi nefesi, yaşama karşı zarif sesidir. Seramik sanatı, dıştan içe, en derinlere, öze doğru yapılan bir yolculukla başlar. İnsanın varoluşuyla başlayan, çağlar boyu insan hayatının içinde, insanoğlunun ve teknolojinin gelişmesi ile birlikte değişime uğrayan, içinde nice kültürlerin bedenini bulunduran tek sanattır. İşte tam bu yüzden seramiği sevmeyen, kile dokunmayı reddeden insan sayısı çok azdır.
Bir kere ruhunun o dipsiz derinliklerine inerek, kendini keşfetme yolunda, kalbinin kilidini açınca işte o zaman dışa vurumculuk başlar. Kalbin ve beynin arasındaki kaçınılmaz iletişim, kile akmaya, onu biçimlendirmeye ve ona hayat vermeye başlar. Kil elinde şekillenirken tüm duyguların başkaldırır, dışavurum ilk defa ortaya çıkar.